Truyen2U.Net quay lại rồi đây! Các bạn truy cập Truyen2U.Com. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Batarken Ufuktan Bir Akşam Güneşi


Bir varmış bir yokmuş...

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler berber, develer tellal iken çok ama çok uzak bir ülkedeki bir ormanda iki ormancı ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.

İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.

Sonuç şaşırtıcıymış... İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?" demiş.

İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş "Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."

Dört duvarın içinde beş dönüyordu Erkan...

Bir adam belirmiş, ben Nebil Pakel'im demiş uyduruktan tayyare bir hikâye anlatmış sonra da onu öylece yalnız bırakıp gitmişti. "Murat' da ona ait bir şey varmışmış. Peh!" diye söylendi önce ardından yerde duran gazeteliğe tekme attı. Kaç saat geçmişti bilmiyordu. Açlık ve susuzluk hissini kaybetmişti sanki. Sürekli olarak gözünün önünde aynı sahne beliriyordu.

Kılıç olduğunu söyleyen ama aslında Kılıç olmayan adam Lal'in kalçalarını avuçluyor ardından sözde erkekliğini ölmek üzere olan kızın sınırlarına daldırıyordu. Lal'in çektiği acıyı iliklerine kadar hissetmişti Erkan. İşte tam da bu yüzden gözünün önünde her o sahnenin belirişinde tüm bedeni acı ile kasılıyor, ardından sadece birkaç saat önce onu izleyerek kendisini tatmin ettiğini hatırlıyor ve ölmek istiyordu...

Ne vardı ki Lal' de onu böyle derinden etkileyecek. Bedeni mi? Lal 'den kat kat güzel kadınlarla, tescilli güzellerle yatmıştı Erkan. Güzelliği değildi...

Sesi miydi o zaman? Ne kadife sesli kadınlar gelip geçmişti Erkan'ın hayatından. Hiçbiri onu böyle derinden etkilememişti.

Bulamıyordu. Her ihtimali zorluyor ancak bu sorunun cevabını bulamıyordu...

Hem "İnsanın her şeyin cevabını bilmesi mümkün değil ki..." diye geçirdi içinden. Bunun tam olarak züğürt tesellisinden ibaret olduğunu biliyordu, yine de kendisine yalan söyleyerek kendi benliğini tatmin etmeye çalışıyordu işte...

Olmuyordu... Ne yaparsa yapsın Lal'i izlerken yaptığı mastürbasyonun ona verdiği hazzı tüm bu iğrençliklerin içinde unutamıyor, hissettiği şeyden inanılmaz derecede zevk alıyor ama ölesiye de utanıyordu...

Zaten o üç saniye, merdivenin başında tüm bedenini etkisi altına alan o üç saniye ile hayatının akışı değişmiş, o an Lal'i alıp hemen karşıdaki duvara yaslayıp dudaklarına yapıştığını hayal etmiş, kızın üzerindeki gömleğin düğmelerini teker teker açtığını, bu sırada Lal'in bacaklarını kendi bedenine doladığını düşünerek erekte olmuştu. Hissettiği hazla sarsılan adam Lal'den kaçıp odasına gitmiş, Lal ile sevişmenin nasıl olacağını düşünerek kendisine dokunmuş bir an evvel onu çıplak görebilmek için servise kalmasından bile vazgeçmiş, kızın yanına giderek "Program iptal oldu, konuklarım gelemeyecek. Sen de geç kalmadan çıkabilirsin." diyerek tekrar odasına dönmüş ve telefonundan kameraya bağlanarak yatağa uzanıp Lal'in üzerini değiştirişini izlemeye başlamıştı.

İşte tam bu olaydan bir saat önce Murat aracını kumandayla açtıktan sonra şoför koltuğuna oturup emniyet kemerini takmıştı. Dikiz aynasından tekrar emeği, çocuğu, plazaya baktı. Arabayı çalıştırıp sol sinyali verdi. El frenini indirip arası park konumundan drive konumuna getirip gaza bastı. Daha hızı yirmi kilometre bile değildi. Siyah bir vip araç kesti önünü. Bedenine beyni verdi komutu. Frene asıldı. Siyah takım elbiseli iki adam aracın içinden inip Murat'ın arabasının yanına geldiler. Murat aracı tekrar park konumuna getirip stop etti. Ardından el frenini çekti. Emniyet kemerini açtı. Bir şey sormasına gerek yoktu çünkü bu aracın kime ait olduğunu, neden geldiğini ve inmezse başına neler geleceğini gayet iyi biliyordu. Öyle de yaptı. Araçtan indi. Vip araca yöneldi. Aracın içinde oturan yaşlı adama kafasıyla selam vererek "Kılıç amca, ne oldu? Seni hangi rüzgâr attı bu tarafa?" dedi.

"Bilmiyor musun gerçekten evlat?" dedi.

"Tahmin ediyorum ama emin değilim." Diye cevap verdi Murat.

"Yüzük!" dedi Kılıç... "Nebil yüzüğün peşinde, yüzük sende mi babanda mı?" diye ekledi.

"Babamda Kılıç amca bende babamın yanına gidiyordum şimdi." dedi.

"Ara babanı, şimdi adamlarım onu alacak ve güvenli bir yere götürecek. Yüzüğü de alsın yanına." Dedi sert bir ses tonuyla Kılıç... Murat durumdan hoşnut olmasa dahi başka çaresi olmadığını biliyordu. Zaten babasının defalarca kıçını kurtarmış olan Kılıç'a borçluydu. Aksi bile olsa Nebil Pakel peşlerine düşmüştü. Onunla tek başına mücadele etmesi mümkün değildi. Bu yüzden her şartta ve koşulda Kılıç ne derse yapması gerektiğini de biliyordu. Usulca cep telefonunu çıkarıp son aramadaki babasına dokundu. İlk çalışta açıldı telefon.

"Alo! Baba! Hiçbir şey sorma. Hemen yüzüğü yanına al, Kılıç amca sana adamlarını yolladı. Derhal onlarla çık evden. Seni güvenli bir yere nakledecekler..."

Telefonun diğer ucundaki adam hiç itiraz dahi etmeden "Peki oğlum..." diyebildi sadece. Murat telefonu kapattığında Kılıç tekrar Murat'a döndü. "Şimdi biraz zaman kazanmamız lazım." Dedi. Ardından bir grup otomatik silahlı ve kar maskeli adam Murat'ın aracını, plazayı taramaya başladılar. Ortalık saniyeler içinde mahşer yerine dönmüştü. Ardından diğer bir aracın bagajından çıkartılan cesedi Murat'ın arabasına koymuş ve aracı yakmış hemen arkasından plazanın içine giren bir diğer grup ise güvenlik kamerası kayıtlarını almıştı...

Murat her şeyi bir film gibi izlerken Kılıç telefonu eline almış ve Adnan'ı aramıştı.

"Şimdi girin içeri... Kim var kim yok alın. Erkan'a kasanın şifresini sorun. Gidebildiğiniz kadar ileri gidin. Nebil'in adamları gelene kadar orada kalın mutlaka. Unutma herkes sana Kılıç diyecek. Tüm ailene sahip çıkılacak biliyorsun. Eğer... Biliyorsun eğer bir daha görüşemezsek..." bir an yutkundu Kılıç sanki duyguları varmışçasına... "Tüm hizmetlerin için teşekkür ederim Adnan." dedi, sustu ve telefonu kapattı...

Sonrası... İşte sonrası tam bir kaostu. Lal'in kapıyı açmasıyla Kılıç'ın adamlarının ev baskını aynı anda gerçekleşmişti. Kızcağız ne olduğunu anlayamamıştı bile. Ensesine silahın kabzasıyla vurulduğunda bayılmış, ardından ayıldığında kendisini bir çarmıha gerilmiş halde bulmuş sonrasında ise ilk jilet darbesiyle ses telleri felç olmuş adı gibi Lal hale gelmişti çölde kutup ayısı ile karşılaşan bahtsız kız...

Erkan odanın içinde duvar diplerini tavaf etmeye devam ediyordu. Arada bir duvara yumruk atıyor, neler olduğunu algılamaya çalışıyor, yaşanan hiçbir şeye anlam veremiyordu...

O sırada kapı açıldı ve içeri bir kadın girdi...

"Erkan Bey müsaadenizle yaralarınıza bakmak istiyorum, ben Doktor Alev..." dedi. Erkan "Gerek yok!" demekle yetindi. Sonra tekrar doktor kadına döndü. "Lal! Lal nasıl?" diye sordu.

Doktor Alev'in yüzünde bir endişe peyda oldu anda. Erkan bir terslik olduğunu anladı. "Neler oluyor? Nasıl Lal?" dedi tekrar bu sefer daha da hiddetli bir şekilde. Beyni uyuşmaya başlamıştı.

"Sakin olun Erkan Bey. Hayati tehlikeyi atlatamadı henüz. Ancak sağ salim sabahı görebilirsek o zaman daha umutlu konuşabilirim." Dedi.

"Beni yanına götürün, onu görmek istiyorum." Dedi Erkan yalvaran bir ses tonuyla...

"Bir şartla, önce sizin kontrolünüzü tamamlamam lazım." Dedi kadın. Erkan uslu bir çocuk gibi hemen kadının önüne gelip oturdu. Doktor muayenesini tamamlarken hissetti aslında ne kadar canının yandığını. Sadece birkaç dakika sonra doktor kadının peşine takıldı, Lal 'e giden koridorlardan geçerken tırnaklarını dişliyor, içi içini kemiriyordu. Nihayet yoğun bakım haline getirilmiş odanın içine girip Lal'in yanına giderek elini ellerinin arasına aldığı anda aslında ona karşı ne hissettiğini biliyordu...

***

Yeni bölümde görüşmek üzere...

Bu satıra hikayemizi okumaktan keyif duyacak kankanızı etiketlemeyi, bölümü turuncu yıldızlarla donatmayı unutmayın...

İyi ki varsınız çok seviliyorsunuz hunili ailem.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen2U.Com